Kimlik mi Vatandaşlık mı? Faşizme Geçit Yok!
Bilim & Teknoloji

Kimlik mi Vatandaşlık mı? Faşizme Geçit Yok!


20 May 20255 dk okuma6 görüntülenmeSon güncelleme: 21 May 2025

Kültürel kimlik ve anayasal vatandaşlık kavramları sıkça karıştırılsa da, aslında birbirinden farklı anlamlar taşırlar. Her bireyin birden fazla kültürel kimliği olabilirken, anayasal vatandaşlık ise devletle olan eşitlik ilişkisini ifade eder. Peki, bu iki kavram arasındaki ayrım neden bu kadar önemli ve faşizmle nasıl bir bağlantısı var?

Kültürel Kimlik: Çok Yönlü Bir Kavram

Tarihsel olarak her bireyin en az dört temel kültürel kimliği bulunur:

  • Cinsiyet kimliği: Doğuştan gelen ve kromozomlara bağlı olan bu kimlik, bireyin kendini nasıl tanımladığıyla ilgilidir.
  • Aile ve aşiret kimliği: Toplayıcı-Avcı Dönemi'nden kalma bu kimlik, soyadı gibi unsurlarla kendini gösterir.
  • Din ve mezhep kimliği: Din Tarım Dönemi'nden kalma bu kimlik, bireyin inanç sistemiyle ilgilidir ve doğduğu toplum tarafından şekillenir.
  • Irk ve milliyet kimliği: Endüstri Dönemi'nden kalma bu kimlik, bireyin etnik kökeni ve milliyetiyle ilgilidir.

Elbette, bir birey sadece bu dört kimlikle sınırlı değildir. Yaşadığı hayat, yaptığı iş, siyasi görüşleri ve diğer birçok faktör de kimliğini oluşturur. Hatta, farklı kimliklere sahip olup farklı bir vatandaşlığı da olabilir. Örneğin, Türk Alman, İrlandalı Amerikan gibi. Herkesin köken kimliği ve vatandaşlık kimliği kendisi için değerlidir, ancak bu kimliklerden herhangi birinin "üstün" olduğunu iddia etmek, faşizmdir!

Anayasal Vatandaşlık: Eşitlik İlkesi

Anayasal vatandaşlık, bir devlette doğan insanların, kökenlerine bakılmaksızın, devletle olan bağlarında eşit olduklarını belirten hukuki bir kavramdır. Bu tanım, kimlik tanımından farklıdır. Kimlik tanımları (Türk, Kürt, Arap gibi) farklılıkları vurgularken, anayasal vatandaşlık tanımı tüm bu farklı kimlikler arasındaki eşitliği belirtir.

Ne yazık ki, bazı sağcı ve etnikçi politikacılar, dinsel/mezhepsel kimlik ile etnik kimliği vatandaşlık olarak sunmaya çalışmaktadırlar. Oysa, Anayasa'da tanımlanan vatandaşlık, Türkiye'de doğan herkesin, kökeni ne olursa olsun, devletle olan ilişkilerinde eşit haklara sahip olduğunu ifade eder.

Faşizme Karşı Durmak

Tarih boyunca, kimlikler üzerinden yapılan "üstünlük" iddiaları büyük savaşlara ve acılara neden olmuştur. Ortaçağ'daki imparatorluklar din ve mezhep savaşlarıyla, Yakınçağ'da ise Hitler ve Mussolini'nin faşist ideolojileriyle dünyayı kana bulamıştır. Günümüzde de Samuel P. Huntington gibi bazı düşünürler, Batı Uygarlığı'nın diğer uygarlıklardan üstün olduğunu savunarak bu tehlikeli yaklaşımı yeniden gündeme getirmektedirler.

Unutmamalıyız ki, her türlü kimlik adına yapılan "üstünlük" iddiası faşizmdir. Cinsiyet, aile, aşiret, din, mezhep, ırk veya milliyet fark etmeksizin, tüm insanların eşit olduğunu savunmak ve bu doğrultuda mücadele etmek, faşizme karşı en etkili panzehirdir.

Kimliklerdeki bu değişimler toplumsal, teknolojik ve sınıfsal gelişmelerle ve devlet biçimleriyle ilgilidir. Feodal beyliklerde aile ve aşiret kimliği, imparatorluklarda din ve mezhep kimliği, ulusal devletlerde ırk ve milliyet kimliği öne çıkmıştır. Ancak günümüzde, Bilişim Devrimi ile birlikte Eşitlikçi Demokratik Cumhuriyet idealine ulaşmak, insanlığın hedefi olmalıdır. Bu rejimde, insanların devletle eşit vatandaşlık ilişkisine sahip olmaları esastır.