Türkiye'de özellikle sanat dünyasında son zamanlarda artan taciz iddiaları, beraberinde birçok tartışmayı da getirdi. Peki, bu iddiaların ne kadarı gerçek, ne kadarı iftira? Uzmanlar, bu hassas konuda dikkat edilmesi gerekenleri ve çözüm önerilerini sıralıyor.

Sosyal Medya Yargısız İnfaz mı?

Birçok kişi sosyal medya üzerinden yapılan bu tür ifşaların, yargısız infaza dönüştüğünü savunuyor. Özellikle "kadının beyanı esastır" ilkesinin, her durumda mutlak doğru kabul edilmesi, bazı kesimler tarafından eleştiriliyor. Bu ilkenin, masumiyet karinesini ihlal edebileceği ve haksız suçlamalara yol açabileceği endişesi dile getiriliyor.

Deneyimli oyuncu Cezmi Baskın'ın yaşadığı olay, bu tartışmaların en somut örneklerinden biri. Bir sinemacı tarafından tacizle suçlanan Baskın, iddiaları kesin bir dille yalanlayarak, suçlamanın asılsız olduğunu savundu. Bu durum, taciz iddialarının soruşturulması ve delillerle desteklenmesi gerektiğinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi.

• "Kadının beyanı esastır" ilkesi her zaman doğru olmayabilir.
• Sosyal medya yargısız infazlara yol açabilir.
• İddiaların mutlaka soruşturulması ve delillerle desteklenmesi gerekir.

Çözüm Ne Olmalı?

Peki, taciz iddialarının da başlı başına bir tacize dönüşmemesi için ne yapılmalı? İşte bazı çözüm önerileri:

• Savcılar, sosyal medyada gündeme getirilen bu tür iddialar hakkında hemen soruşturma açmalı.
• Tüm soruşturma tekniklerini kullanarak iddiaların gerçekliğini araştırmalı.
• Gerçek dışılığı kanıtlanan iddia sahipleri hakkında da hemen “iftira ve itibar cellatlığı” suçlamasıyla dava açılmalı.

Bu tür önlemlerin alınması, hem gerçek mağdurların haklarının korunmasına yardımcı olacak, hem de asılsız iddialarla insanların hayatlarının kararmasının önüne geçecektir.

Sonuç

Taciz iddiaları, son derece hassas ve dikkatli olunması gereken bir konudur. Bu tür iddiaların soruşturulması ve karara bağlanması sürecinde, hem mağdurların hakları korunmalı, hem de masum insanların zarar görmesi engellenmelidir. Aksi takdirde, adalet yerini bulmayacak ve toplumda büyük yaralar açılacaktır. Unutulmamalıdır ki, her bireyin masumiyet karinesi vardır ve bu hak, hiçbir şekilde ihlal edilmemelidir.