28 Nisan 2025 Pazartesi

Gelibolu'da Ne İşleri Vardı? Anzak Günü'ne Sert Eleştiri!

Medyaradar analisti Atilla Akar, Anzak Günü kutlamalarına sert eleştiriler yöneltti. Akar, "Ne işleri vardı Gelibolu'da?" sorusunu sorarak, kutlamaların ardındaki anlamı sorguladı ve batılılara yaranma çabası olarak değerlendirdi.

Anzak Kutlamaları: Bir Yaranma Çabası mı?

Atilla Akar, Türk toplumunda batılılara karşı bir eziklik psikolojisi olduğunu ve Anzak kutlamalarının da bu durumun bir yansıması olduğunu ifade etti. Akar, geçmişte en basit yabancı turistlere bile padişah muamelesi yapıldığını, bunun bir tür "üstün insan" kompleksi olduğunu belirtti. Bu davranışın sömürge toplumlarında görüldüğünü ancak Türklerin tarih boyunca sömürge olmamasına rağmen bu kompleksi taşımasının düşündürücü olduğunu vurguladı.

Akar, Anzak kutlamalarının bu türden bir davranış olduğunu ve Çanakkale Savaşları'nın 110. yıl etkinlikleri kapsamında Gelibolu Yarımadası'ndaki anıtta yapılan törenin dikkat çekici olduğunu belirtti. Yeni Zelanda Başbakanı ve İngiliz yetkililerin katıldığı törende "Haka dansı" gösterisi yapılması, Akar tarafından eleştirildi. Yeni Zelanda'nın İngiltere'nin bir uzantısı olduğunu ve Anzakların da İngiliz komutasındaki çok uluslu bir gücün parçası olduğunu hatırlattı.

Emperyalist İşgalin Parçasıydılar

Akar, "Anzaklar" olarak tanımlanan askerlerin, 1915'te 16.587 kilometre öteden gelip Çanakkale'ye adım atan İngiliz komutasındaki "Australian and New Zeland Army Corps" (A. N. Z. A. C.) kolordusu olduğunu vurguladı. Bu askerlerin emperyalist işgalin bir parçası olduğunu ve amaçlarının Türkleri etkisizleştirmek ve savunma hatlarını geçmek olduğunu belirtti. Akar, Türklerin Yeni Zelandalılara hiçbir şey yapmadığını ve bu askerlerin ülkeyi ele geçirmeyi, askerleri öldürmeyi veya esir etmeyi amaçladığını ifade etti. Bu nedenle, Anzakların "düşman" olduğunu ve hiçbir edebiyat veya göz boyayıcı şovun bu gerçeği değiştiremeyeceğini savundu.

Atilla Akar, bu askerleri ülkemizi ziyarete gelmiş turist kafilesi gibi tanıtmanın akıl ve mantığa sığmadığını, böyle bir "hoşgörünün" aymazlık ötesi bir durum olduğunu ve şehitlerin kemiklerini sızlattığını belirtti. Başarsalardı bize "Efendilik" taslayacaklardı. Böyle bir "Hoşgörü" olmaz.

Tarihi Gerçekleri Unutmamak Gerekir

Akar, Atatürk'e ait olduğu söylenen "Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana koyun koyunasınız…" sözlerinin tartışmalı olduğunu ve en azından bazı bölümlerinin ona ait olmadığının ortaya çıktığını belirtti. Özellikle "Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçikle yan yana koyun koyunasınız…" sözlerinin geçersizliğinin vurgulandığını ve bu sözlerin Atatürk'ün genel anlayışına sığmadığını ifade etti. İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından okunan metnin orijinalinde bu sözlerin geçmediğini aktardı.

Akar, o askerlerin Gelibolu'da çarpışarak ölmesinin, onların saldırgan ve işgalci taraf olduğu gerçeğini değiştirmediğini vurguladı. Bunu unutturmaya çalışmanın veya bahsetmemenin, öncelikle kendi tarihe hakaret olduğunu ve "zihinsel işgale" kapı araladığını belirtti. Batılıların ve özellikle İngilizlerin ve Anzakların oraya gelmesinin "dostça" niyetlerle olmadığını ve bunu unutmanın şehitlerin kemiklerini sızlatacağını ifade etti. Bu "tiyatro"nun sürmesinden kimin yarar sağladığını düşünmek gerektiğini ve "Haka" dansı yapanların adeta alay eder gibi bir el hareketi çektiğini belirtti.

Savaşı fiiliyatta kaybedenlerin şimdi "psikolojik savaşı" kazanma peşinde olduğunu ve bu şirinleştirme çabası ile bugün arasında bir "plan" bağı olup olmadığını sorguladı. Akar, "Çanakkale geçilmez" deyip bu soytarılığa izin vererek Çanakkale'nin beyinde, zihinde ve ruhda geçilmesine izin verildiğini belirtti. Çanakkale'yi "geçilmez" kılan gücün o toprakların altında olduğunu ve düşmanlarını yücelterek ve onlarla eşitleyerek o ruhu zedelememek gerektiğini vurguladı.

Atilla Akar'ın bu sert eleştirileri, Anzak Günü kutlamalarının Türkiye'deki yankılarını ve tartışmalarını bir kez daha gündeme getirdi. Kutlamaların anlamı, tarihi gerçekler ve Türkiye'nin dış politikası gibi konular, bu eleştirilerle yeniden değerlendirilmeye açıldı. Bu durum, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşme ve geleceğini şekillendirme sürecinde önemli bir rol oynayabilir.

İlgili Haberler