
Fatih Altaylı'ya AKP'den Şaşırtan Destek! Tutuklama Kararına İtiraz!
Gazeteci Fatih Altaylı'nın "Cumhurbaşkanına tehdit" suçlamasıyla tutuklanması, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, AKP içinden gelen bir itiraz dikkat çekti. AKP'li hukukçu Mücahit Birinci, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarla hem suçun niteliğine dair hukuki değerlendirmelerde bulundu hem de hukukun öfke ile işletilemeyeceğini vurguladı.
Hukukçu Öfkeyle Hareket Etmez
Mücahit Birinci, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Hukukçu, vakalara bakarken şahsi öfkesini karıştırmayandır. Buna devam edeceğim. Kim ne diyorsa desin. Kimseye borcum yok.”
Bu sözler, Altaylı'nın tutuklanma sürecinde hukuki sürecin adil ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi gerektiğine işaret ediyor. Birinci, bir hukukçunun kişisel duygularını bir kenara bırakarak, objektif bir şekilde değerlendirme yapması gerektiğini vurguluyor.
TCK Maddeleri Üzerinden Değerlendirme
Birinci, Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) ilgili maddeler üzerinden yaptığı değerlendirmede, söz konusu suçun yasal dayanağını tartışmalı bulduğunu belirtti. Açıklamasında şu tespitlere yer verdi:
- "Cumhurbaşkanını tehdit" şeklinde ihdas edilmiş özel bir suç tipi yoktur. Tehdit suçu TCK 106'da düzenlenmiştir.
- Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir.
- TCK 310 ise Cumhurbaşkanına Suikast ve Fiilî Saldırı Suçunu düzenler. Bu, beyanla ve/veya düşünce ile işlenebilecek bir suç değildir. Hem suikast hem de fiili saldırı ancak ve ancak fiziki bir hareket ile gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla hiçbir beyan TCK 310 kapsamına giremeyecektir.
Bu değerlendirme, Altaylı'nın sözlerinin TCK'daki ilgili maddeler kapsamında suç teşkil edip etmediği konusunda soru işaretleri yaratıyor. Birinci, özellikle TCK 310'un beyanlarla ilişkilendirilemeyeceğini vurgulayarak, suçlamanın hukuki dayanağını sorguluyor.
İfade Özgürlüğü ve Hukuk Devleti Tartışmaları
Fatih Altaylı'nın tutuklanması, Türkiye'de ifade özgürlüğü ve hukuk devleti ilkeleri üzerine yeniden tartışmaları alevlendirdi. Bir gazetecinin eleştirel düşüncelerini ifade etmesinin, "tehdit" olarak algılanması ve tutuklanması, basın özgürlüğü açısından endişe verici bir durum olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasa ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün sınırları konusunda da önemli bir tartışma zemini oluşturuyor.
Mücahit Birinci'nin açıklamaları, AKP içinde de bu konuda farklı düşüncelerin olduğunu gösteriyor. Bu durum, iktidar partisi içinde dahi hukuk devleti ve ifade özgürlüğü konularında hassasiyetlerin bulunduğunu ortaya koyuyor.
Fatih Altaylı'nın tutuklanması ve Mücahit Birinci'nin itirazı, Türkiye'de hukuk, adalet ve ifade özgürlüğü konularındaki hassasiyetleri bir kez daha gündeme getirdi. Bu olay, yargı süreçlerinin adil ve tarafsız bir şekilde yürütülmesinin, hukuk devleti ilkesinin korunması açısından ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Olayın yankıları sürerken, kamuoyu adil bir yargılama süreci ve hukukun üstünlüğünün sağlanması beklentisi içinde.